McKinsey adındaki bir araştırma şirketi, kadınlarla erkeklerin iş yaşamındaki dağılımını ele alan yeni bir araştırmanın altına imza attı. Çıkan sonuçlara göre yönetim kadrosunda erkek ve kadın sayısının eşit olduğu şirketler, yönetim kadrosunda daha çok erkeğe yer veren şirketlere oranla yüzde 56 daha fazla kâr ediyor. Ta ilkel çağlardan gelme olan kadınların evde oturup – çocuk bakıp, erkeğin çalışması ve evi geçindirmesi klişesi yavaş yavaş ortadan kalksa da halen istenilen seviyeye gelebilmiş değil.
Sanayi sonrası dönemde kol gücüne ihtiyaç duyulmasa da kadın -özellikle gelişmekte olan ülkelerde- evin içinde kalmaya devam etmiş, bir türlü iş hayatına dahil olamamış.
İş dünyası bugün hala erkeklerin hakimiyetinde bir dünyadır. Sadece erkekler değil kadınlar bile bu durumu kabul ederler. Yönetici seviyesinde ise kadınların oranı çoğu ülkede çok düşüktür. Pek çok ülkede kadınların siyasete girmesi, istisnai bir durumdur. Kadın bakanlar, kadın devlet başkanları yok denecek kadar azdır.
Facebook şirketinde tepe yönetici seviyesine tırmanmış Sheryl Sandberg, “190 devlet başkanından sadece 9′unun, bütün dünyadaki parlamenterlerinin yalnızca %13’ünün, şirket yönetim kurulu üyelerinin ise %15inin kadın olduğunu söyler.
Oysa kadınların çalışma hayatına katılmaması, sadece kendileri için değil toplum için de önemli bir kayıptır. Kadınlar; güçlü önsezileri, gelişmiş empati güçleri, kolay iletişim kurma becerileri, uzlaşmaya daha yatkın olmaları ve sabırlarıyla pek çok toplumsal ve kurumsal soruna son derece yaratıcı çözümler getirme becerilerine sahiptirler.
McKinsey danışmalık şirketinin yaptığı araştırmalar, üst yönetimde kadın ve erkek sayısının dengeli olduğu şirketlerin, sadece erkek yöneticilerin olduğu şirketlere göre %56 daha fazla kâr ettiğini gösteriyor. Bu şirketler, ahlaki kurallar bakımından da daha iyi yönetiliyorlar. Yine McKinsey’in araştırmalarına göre farklı bakış açıları katma, takım çalışması, rol model olma, insanları geliştirme gibi özellikler bakımından kadınlar erkeklerden daha başarılı. Tüketici trendlerini okuma, organizasyonun motivasyonu yükseltme ve potansiyel çalışanlar için bir cazibe merkezi olma konusunda da kadınlar çok önemli katkı sağlıyorlar.
Ancak durum böyleyken dünyanın en gelişmiş ülkelerinde bile kadınların iş hayatında aktif rol almalarının önünde pek çok engel var. Üstelik iş hayatına girseler bile yükselme şansları erkeklerden daha az. Bu eşitsizliğin çoğu, kadınların üzerindeki gözle görülmez engellerden kaynaklanıyor. (Kadınların Üstünde Cam Tavan mı Var?)
Daha çok kadının çalışması, daha fazla kadının yönetici konuma gelebilmesi ve kadınların toplumsal hayatta daha etkili olabilmeleri için şirketlerin ve bütün kurumların daha “kadın dostu“ olmaları gerekiyor.
Harvard Üniversitesi profesörlerinden Rosabeth Moss Kanter, kurumların kadın beynine has özelliklerden yararlanabilmesi için, üst yönetimde kadın payının en az %30’a ulaşması gerektiğini söyler. Ancak bu seviye ulaştıktan sonra kurumlar, kadınların katkısından faydalanmaya başlar.
bilgicagi.com’un haberine göre: Kadınların iş hayatında daha etkin rol almaları sadece iyi dileklerle gerçekleşecek bir şey değil. İş dünyasının kadının iş gücüne katılmasını destekleyen politikalar geliştirmesi gerekiyor. Kadınların iş-ev dengesini kurmalarına destek olmaktan kadın–erkek yönetici dengesi sağlamaya kadar yapılacak pek çok iş var.
Kadın dostu şirket olmak için, McKinsey danışmanlık şirketinin önerileri şunlar:
1. Kadınların iş hayatına daha fazla katılmaları için önce zihniyetleri değiştirmek gerekir. Kadınların iş hayatına katılmalarının herkesin yararına olacağını, başta şirketleri yönetenler olmak üzere, herkesin anlaması gerekir.
2. Daha fazla kadının daha etkili görevlere gelmesi gereği, CEO’lar ve yönetim kurulları tarafından benimsenmesi gerekir. Bu konuda ancak bu şekilde daha hızlı yol almak mümkün olabilir.
3. Kadınlar için çalışma koşullarını, hem zaman hem de mekân olarak daha esnek hale getirmek gerekir. Teknolojinin yardımıyla kadınlar için esnek çalışma saatleri, evden çalışabilme imkânları artırılmalıdır. Şirketlerin kişiye ve göreve uygun esnek çalışma koşulları oluşturması gerekir.
4. Kadın rol modellerin ortaya çıkarılması ve bunların duyurulması için çaba harcanması gerekir. Bu rol modellerin hem çalışan kadınlara ilham vermeleri hem de onlara “mentorluk” yaparak, onların gelişmelerine destek olmaları gerekir.
5. Kadınların iş-özel hayat dengesini kurmalarını kolaylaştıracak imkanlar oluşturmak gerekir. İş hayatında kadınların annelik yükümlülüklerini dikkate almamak onlara engel koymak demektir. Kadınların gerek anne gerek ev düzenleyicisi olarak üstendikleri sorumlulukları dikkate alan çözümler geliştirmek gerekir.
6. Şirketlerin çalışanları değerlendirdikleri performans ölçümlerinde, kadınların işlerini bırakmak zorunda oldukları hamilelik ve bebek bakımı dönemlerini dikkate almak gerekir.
7. Kadınların üst düzey yönetimde daha çok yer almaları için, kadınlara yönelik yönetici eğitimi verilmesi gerekir. Sadece kurum içinde değil toplumsal hayatta da kadınların önündeki engellerin kaldırılmasını, sosyal bir sorumluluk olarak görmek gerekir.
8. İşe alımlarda ve terfilerde kadın kotası koymak gerekir. İşe alım sürecinde verilen ilanlardan kariyer planlamasına kadar her aşamada cinsiyet eşitliğini sağlayacak politika ve uygulamaları hayata geçirmek gerekir.
9. Kadın dostu şirket olmak için insan kaynakları uygulamalarını uluslararası göstergelere bakarak hayata geçirmek, iyileştirme planları yapmak, hedefler koymak ve izlemek gerekir.
10. Sadece eşit işe eşit ücret politikası değil, bütün kariyer fırsatlarından kadınların eşit düzeyde faydalanmalarını sağlayacak yapılar kurmak gerekir.